Türk edebiyatının en önemli şairlerinden olan
Namık Kemâl'in şiir anlayışını geçirdiği evreleri dikkate alarak iki başlık
altında incelemek mümkündür.
Şinasi'den Önce
Şinasi'den Sonra
İlk evre şairin bir "Divan Şairi"
olarak göründüğü ilk gençlik yıllarında tamamen eski şiirin zevk ve estetiğini
yansıttığı evredir. 11 yaşında ilk şiirini yazmış olan Namık Kemâl,
Sofya'dayken 17 yaşında düzenlediği şiir defteri ve Şinasi ile tanıştığı 1861
yılına kadar yazdığı şiirlerle eskiyi devam ettiren bir Ercümen-i Şuârâ şairi
idi.
Son yüzyılını yaşayan divan şiiri yüzlerce kez
tekrarlanan imgelerin, işlenen konuların devamından öteye gidemeyen şiirden
başka bir şey değildi. Namık Kemâl ilk şiir zevkini Eşref Paşa, Leskofçalı
Galib, Hersekli Ârif Hikmet, Hâlet Efendi, Osman Şems Efendi, Memduh Paşa,
Kazım Paşa ve Manastırlı Faik Bey gibi devrin divan şairlerinden alır. Kısa
sürede Divan şiirinin estetiğini benimseyen Namık Kemâl adı geçen şairlerin
kimi şiirlerine nazireler yazarak Divan şiiri geleneğini sürdürür.
Ayrıca Namık Kemâl'in gazellerine de adı geçen
şairler nazireler yazmıştır. Bu da onun ulaştığı başarıyı ortaya koymaktadır.
Tasavvufî şiirler de yazar; tasavvufî öğeleri
manzumelerinde kullanır. 1861'de Şinasi ile tanıştıktan sonra şiir anlayışının
ikinci evresi başlar. Bu tanışma için şair şunları söyler:
" Hangi senede olduğu hatırımda değildir.
Fakat zannına göre yetmiş sekiz sene-i hicriyyesinde (1861)olacak, bir Ramazan
günü kitap aramak içün Sultan Beyazid Camii avlusundaki sergilere girdim. Elime
talik yazı litograf basma ile bir kağıt parçası tutuşturdular, yirmi de para
istediler. Parayı verdim kâğıdı aldım. Üstünde 'îlahî' unvanını gördüm. Derviş
Yunus îlahisi zannettim. Bununla beraber, okumağa başladım. O ilahi neydi bilir
misin, neydi? Beni yazdığım yazının şimdiki derecesine îsal etmeğe
(ulaştırmaya), milletin lisanını şimdiki haline getirmeğe sebeb-i müstakil (tek
sebeb)olan ilâhi bir ilahî idi. Sade fikre ne kadar da yakışıyor. Mebadisi
(başlangıcı) şudur:
Hak Teala azamet âleminin padişehi
Lâ-mekândır olamaz devletinin taht-gehi
Nesren yazdığı şeyleri gördüğüm, hatta
beğenmediğim Şinasi'nin ilahî bir kelim (söz söyleyen)olduğunu o şiirinde
anladım. Fakat fikrimi edebiyat arkadaşlarıma anlatamadım. Gittim gazetesine
muîn (yardımıcı) oldum.
Görüldüğü gibi Namık Kemâl'i Şinasi'ye
yaklaştıran şey Münacât'tır. Namık Kemâl sadece bu manzumenin ihtiva ettiği
yeni fikirlere ve söyleyişteki sadeliğe değil aynı zamanda bir öncü olarak
Şinasi'nin çalışkan, dikkatli ve gösterişten uzak yaşantısından da
etkilenmiştir.
Şinasi'nin bir proğram dahilinde ortaya koyduğu
Batılılaşmayı öngören fikirleri de Namık Kemâl'i etkilemistir. Namık Kemâl'deki
heyecan yüklü yeni fikirlerin kaynağı Şinasi'dir.
Şinasi ile tanıştıktan sonra Namık Kemâl'in şiir
lügati de değişir. Artık daha çok Avrupa'daki sosyal ve siyasal değişmelere
paralel olarak, halk adalet, eşitlik, meşveret, kanun, düzen, nizam, milliyet,
hürriyet gibi kavramlar şairin yeni şiir lügatinde yer alır. Eski lügatten ve
şiir anlayışından uzaklaştı. "Hayata ve hakikate uyan bir edebiyat"
anlayışına geldi.
Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vaveyla, Vatan
Türküsü, Murabba, Vatan Mersiyesi bu dönemde kaleme alınmış öne çıkan
manzumelerindendir.
Ödevim için çok yardımcı oldu teşekkür ederim.
YanıtlaSilRecaizade mahmut ekrem in şiir anlayışını ekldrmisiniz
YanıtlaSilbu tekmi
YanıtlaSil