İbn-i Heysem 965 yılında Basra’da doğmuştur. Kendisi Batıda “Elhazen” veya “Elhacen” ismiyle bilinir. Alhazen, onun ilk adı olan “El-Hasan”ın Lâtinceye çevrilmiş hâlidir. İbn-i Heysem’in ismi orta çağ metinlerinde ise “Avenetan” veya “Avennathan” diye geçer.
İbn-i Heysem öğrenimine Basra’da başlamış, din
ve fen ilimlerini burada öğrenmiştir. Tahsilinin bir kısmını Basra’da
tamamladıktan sonra, Bağdat’a geçerek matematik, fizik, astronomi gibi
ilimlerde ün yapmıştır. Mısır’da hüküm süren, ilmin hâmîsi olan ve özellikle
astronomiye ilgi duyan Şii-Fatimi Devleti hükümdarlarından El-Hakim İbn-i
Heysem’i Mısır’a davet etmiştir. Matematik bilgisiyle Nil nehrinin taşmasını
önleyerek bir düzene koyacağını düşünmüş,
su kontrolünü sağlayacak hidrolik projesini Fatimi sultanı El-Hakim’e açıklayınca, sultan projenin gerçekleştirilmesi için ona her türlü yardımı yapacağını bildirmiştir. Başka bir rivayete göre halifenin reddettiği söylenir ki bunun yanlış olma ihtimali yüksektir. Çünkü halife ilmi çalışmaları ve araştırmaları seven bir zâttır. İbn-i Heysem yaptığı çalışmalarda Nil nehriyle ilgili hesaplarının tutmadığını gördü. Yanıldığını anladı. Bunun üzerine Fatımi halifesi ona resmi vazifeler verdi. Halife vefat edinceye kadar o bu görevleri sürdürdü. İlim tarihçilerine göre, İbn-i Heysem’in hayatının bu dönemi en verimli ve başarılı devri olmuştur. Halifenin vefatından (1021) ölünceye kadar (1038) kendini ilmi ve edebi çalışmalara vakfetmiştir. İbn-i heysem felsefi görüşlerinden daha çok bir tabiat bilgini olarak karşımıza çıkar.
su kontrolünü sağlayacak hidrolik projesini Fatimi sultanı El-Hakim’e açıklayınca, sultan projenin gerçekleştirilmesi için ona her türlü yardımı yapacağını bildirmiştir. Başka bir rivayete göre halifenin reddettiği söylenir ki bunun yanlış olma ihtimali yüksektir. Çünkü halife ilmi çalışmaları ve araştırmaları seven bir zâttır. İbn-i Heysem yaptığı çalışmalarda Nil nehriyle ilgili hesaplarının tutmadığını gördü. Yanıldığını anladı. Bunun üzerine Fatımi halifesi ona resmi vazifeler verdi. Halife vefat edinceye kadar o bu görevleri sürdürdü. İlim tarihçilerine göre, İbn-i Heysem’in hayatının bu dönemi en verimli ve başarılı devri olmuştur. Halifenin vefatından (1021) ölünceye kadar (1038) kendini ilmi ve edebi çalışmalara vakfetmiştir. İbn-i heysem felsefi görüşlerinden daha çok bir tabiat bilgini olarak karşımıza çıkar.
Kendisi insanların çeşitli inanç ve görüşlerine
karşı, gerçeğe az veya çok yaklaşana kadar hep şüpheyle yaklaşmıştır. Ona göre
gerçeğe ancak unsurunu hissî ve formunu aklî malzemenin teşkil ettiği “ârâ”
yani reyler ile ulaşılır. Böylece mantık süzgecinden geçirilerek idrak edilir.
Böyle bir gerçek, felsefi çalışmanın gayesidir. İbn-i Heysem felsefeyi bütün
ilimlerin temeli olarak kabul eder. Felsefeyi diğer ilimlerin temeline koyması,
doğa ilimlerinde başarılı olmasını sağlamıştır. Onun anlayışına göre, bilim,
tam anlamıyla, olgunun bağlı bulunduğu kanunları, gözlem ve deneyin sağladığı
ışık altında matematiksel olarak ifade etme etkinliğidir. Bilginin “sağlamlığa”
ve “tartışmazlık statüsüne” ulaşmasını ise ancak konunun bir yöntem dahilinde
ele alınmasıyla sağlanacağını ve konunun mutlaka olgusal ve matematiksel
boyutlarını dikkate almak gerektiğini açıkça vurgulamaktadır. Ünlü yapıtı Kitâb
el-Menâzır bu tavra bağlı kalınarak hazırlanmış önemli bir çalışmadır. Burada
tümevarım ve tümdengelim akıl yürütme teknikleri çok ciddi ve dikkatli bir
biçimde deneysel kanıtlamanın ışığında kullanılmıştır.
Kitâb el-Menâzır ışığın doğası hakkında felsefi
bir tez değil, onun özelliklerini matematiksel ve deneysel olarak araştıran
bilimsel bir incelemedir. Bu kitabın en belirgin özelliği otoritelere
bağlanmadan, tamamen deneysel, matematiksel ve tümevarımsal akıl yöntemleriyle
oluşmuş olmasıdır.
Bu yapıt 17. yüzyıla kadar otorite kabul
edilmiştir. İbn-i Heysem’in optik tezi üzerine tez koyabilen uzun süre çıkmamıştır.
Kitâb el-Menâzır 12. yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın başında Latinceye
çevrilmiştir. İbn-i Heysem optik alanındaki çalışmalarıyla bu bilimi kökten
değiştirmiştir. Geleneksel bilimsel çalışma modeli için çok yeni olan bu
yaklaşımının sonucunda, optik konusu, kapsamı, ilkeleri ve kuralları
belirlenmiş bir bilim haline gelmiştir. İbn el-Heysem, kendisinden önceki
bilgilere dayanarak ve yaptığı yeni deneylerle, ışığın doğrusal yayılımı,
gölgelerin özellikleri, karanlık oda, yansıma, kırılma, gökkuşağı ve halenin
oluşumu gibi pek çok temel optik olguyu, niceliksel fiziğin bugün yaptığı
anlamda matematiğe dayandırarak incelemiş ve yorumlamıştır. Akli ilimlerle
uğraşan diğer alimler gibi İbn-i Heysem’de küfr ve zındıklık ile itham
edilmiştir. Yahudi bir filozof olan İbn Meymun’un anlattığına göre Heysem’in
astronomiye dair eseri Bağdat’ta yakılmıştır. Bu ve buna benzer olaylar
sebebiyle onun görüşlerinin çoğunu günümüzde bilemiyoruz. Onun görüşlerini
başlıca şu eserlerinden öğrenmekteyiz;
1. Kitâb-Menazir
2. Parabolik Aynalar Üzerine
3. Küresel Aynalar Üzerine
4. Mercekler Üzerine
5. Gökkuşağı ve Hale Üzerine
6. Işık Üzerine
7. Tutulma Üzerine
8. Gölgelerin Nitelikleri
9. Yıldızların Işığı Üzerine
10. Euclid Batlamyus'un Optik Bilgisinin Analizi
ettik
11. Archimedes’in Küre ve Silindir’i Üzerine
12. Apollonius’un Conica’sı Üzerine
13. Yakan Küreler Üzerine
Aynı zamanda Kitâb el-Menâzır eseri başta olmak
üzere bir çok eseri Latince’ye çevrilmiştir. Batı onun eserlerine ciddi bir
şekilde tedkik etmiş ve uygulamaya koymaya çalışmıştır. Fakat ne yazık ki İbn-i
Heysem’e karşı aynı hoşgörü doğudan gelmemiştir. Akli ilimlerle iştigal etmesi
doğu dünyası tarafından zındık damgası yemesine sebep olmuştur. Hayatını ilime,
bilime adayan, Türk'e ve bütün insanlığa büyük katkıları olan, bir çok keşfin
ve icadın temel denklem ve kurallarını ortaya koyan büyük Türk ilim, fen adamı
İbn-i Heysem'i önce tanımak sonra tanıtmak gereklidir.
-Fizik, astronomi, güneş ve ay sistemleriyle
ilgili o kadar çok eseri vardır ki, bunların bir kısmından bastırılarak
hazırlanan kitaplar Hıristiyan ve Yahudi aleminde ders kitabı olarak
okutulmuştur.
Muhtelif ilim dallarında ortaya koyduğu terimler
bugün hala kullanılmaktadır. Astronomideki modern başarıların kaynağı, İbn-i
Heysem'in parlak görüş ve teorilerinden kaynaklanmaktadır.
Apollo ile Ay'a inen ilk astronotlar, orada
gördükleri muhteşem kraterlere önemli adlar verirken, bir tanesini de İbn-i
Heysem olarak isimlendirdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder